Bugün malum dünya kadınlar günü. Bu yazımda kadına şiddetten bahsetmeyeceğim , yüreğim ve vicdanım kaldırmıyor. Kadın nedir ? İslamın kadına bakış açısı nasıldır ? Bunları yazmaya çalıştım. İslamın kadını nasıl gördüğünü bilmeyen zihniyetlere bir parça ışık olur inşaallah..Önce kadını anlamlandırdığım kısa bir yazı ile başlıyorum…
Kadın ;güçlüdür
Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
Kadın ;İçinde her zaman sevgiyi taşır.
Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay. kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz bu da sevgi değildir.
Kadın ; yalnızdır aslında.
Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine,ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
Kadın ; hayattır aslında.
Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek. su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz….Bu arada her kadın yuvasında çocukları ile mutlu ve huzurlu bir hayatın hayalini kurar. Bu hayalleri yıkılan kadınlar ise daha bir güçlüdür,sıkıca sarılırlar hayata.Ya da en azından öyle olmalıdırlar. Ben diyorum ki hemcinslerime ; imanlı,vicdanlı,merhametli bir eşiniz ve de çocuklarınız varsa dünyanın en şanslı kadınları sizlersiniz..Bu şansa sahip olamayan nice kadınlar var bir bilseniz !!!
Şimdi gelelim yüce dinimizin bizlere yani kadınlara bakışına..
İslam dini, kadını yalnız bir yaratık olarak algılamamış kadına da erkekler gibi değer vererek toplumdaki değerini artırmıştır. Öyle ki İslam inancında:”Cennet annelerin ayakları altındadır.” Bu anlayışta cennete girmenin bir yolu da insanların doğmasına sebep olan kadınları/anneleri sevindirmek ve razı etmekten geçtiğini belirtirken bir anlamda da bu yol ile kadını yüceltmektedir.
İslam dininin önerdiği hayat anlayışında muhatap olarak insan alınmıştır. Onun için İslam dininde kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. İslam inancında kadın yaratılış itibarı ile erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir. Zira İslam’da ilke olarak kadın- erkek fark etmeksizin insanların en değerlisi takvada en üstün olandır.
İslam’ın mukaddes kitabı Kur’an-ı Kerim’de farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten biri diğerinden daha üstün veya ikisini birbirine eşit tutmak yerine birbirinin tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir. Nitekim Kur’ani buyruk şu mealdedir:” onlar sizin için bir elbise sizde onlar için bir elbisesiniz.” yani kadın ve erkek tabiri caizse bir elmanın iki yarısı gibi kabul edilmiştir. Biri olmadan diğeri olmaz. Hz. Adem bütün insanların babası olduğu gibi Hz. Havva da insanların annesidir.
İslam dininin kadına bakış açısını daha iyi anlamak için Kur’an-ı Kerimin inişinden önceki ve inişinden sonraki çeşitli toplum ve medeniyetlerdeki kadının durumuna bir göz atmamız gerekir.
Bu medeniyetler etüt edildiğinde İslam’ın evrensel planda kadına kazandırdığı statü ve değer şüphesiz daha iyi anlaşılacaktır. Mesela: Eski Hind inancında kadın, yaratılış olarak zayıf karakterli kötü ahlaklı ve murdar bir varlıktır.
Budizm’in kurucusu başlangıçta kadınları kendi dinine kabul etmemiştir.
İsrail hukukunda baba kızını satabilirdi. Ailede erkek evlat varsa kızlar mirastan faydalanamazlardı.
Burada şu soru sorulabilir: Bugün İslam toplumunda da bu durum yok mu?
Evet, Müslümanlar arsında bu son madde var. Bu inkar edilemez bir gerçektir. Lakin şunu ayırmak lazımdır. İsrail hukuku gibi değil örfte olan bir durumdur. Bunu da İslam yasaklamıştır. İslam kadına miras hakkı tanımıştır. Yani kanunen yasak ama Müslümanların yanlışlığından kaynaklanan bir durum söz konusudur.
Eski Yunanda koca dilerse karısını başkasına devredebilir. Kendisi öldükten sonra eşinin başkasına devredilmesi için anlaşma yapabilirdi.
Çinlilerde Kadın insan sayılmadığı için ona isim bile verilmezdi.
Cahilliye Arapları kız çocuklarının ileride kendilerine utanç ve ar getirecek bir duruma düşmesinden kaygı duyduğundan yeni bir kız çocuğunun doğumunu utanç verici bir olay sayarlardı. Bunu önlemek için de kız çocuğu diri diri toprağa gömerlerdi.
Evrensel din İslam: “Çocuklarınıza haksız yere kıymayın” ayeti ile bu vicdansızlığa, son vermiştir.
Günümüz yaşam dünyasında bu normal karşılana bilir. Gayet normaldir bir dinin yapması gereken denilebilir. Bunu günümüzde söylemek kolay: Ama 14 Asır evvel bunu görmek, yasaklamak, kız çocuğa yaşam hakkı vermek büyük bir olaydır. İslam, Kız evlat ile erkek evlat arasında hiçbir değer farkının bulunmadığını Nahl Suresi56-59 ayetlerinde ortaya koymuştur.
İslam’da kadının fizyolojik açıdan erkeğe göre zayıf olduğu gerçeği kabul edilmekle beraber “erkekler kadınlar üzerinde koruyucudur.”(Nisa34) ilkesi benimsenmiştir. Bu kuruma kadın için bir horlanma sebebi sayılmayıp aksine bu vesile ile erkeğe, kadını himaye etme, sevgi ve şefkat gösterme, ihtiyaçlarını karşılama gibi görevler yüklemiş.
Bütün bunların ötesinde başta da ifade ettiğimiz gibi İslam kadına anne olması hesabiyle hiçbir medeniyette benzeri görülmeyen bir yücelik ve değer vermiştir. Cennete girmenin bir yolu da bu kutsal varlığı razı etmekten geçmektedir. Dahası 20. Asırda İtalya’da Mussolini kadınlara yüksek öğrenimi yasaklarken, Hitler kadınların Üç K’dan (kindar=çocuk, kuche=mutfak, kriche=kilise) başka şeylerle uğraşmamasını istemiştir. Oysa İslam 14 Asır önce İlim öğrenmeyi erkeğe farz kıldığı gibi kadına da farz kılmıştır. İslam hukukunda bir insan olarak erkeğe tanınan temel insan hakları kadına da tanınmıştır. Hayat hakkı mülkiyet hakkı, kanun önünde eşitlik, canı, malı, ırzı, erkek gibi değerli kabul edilmiştir.
İslam’ın kadına tanıdığı bunca hak ve hukuk varken bilmeden ya da insanların dinle bağdaşmayan davranışlarını örnek göstererek İslam’a saldırmak, İslam dinini kadına karşıymış gibi göstermek haksızlık bir o kadar da insafsızlıktır.
Bugün İslam toplumunda kadınlara karşı şiddet, zor kullanma, hak yeme, ikinci planda bırakma… gibi davranış ve düşünceler varsa İslam’ın değil Müslümanların yanlışı ve eksikliğidir.
8 Mart kadınlar günü ile ilgili şunu da söylemek isterim ki: Bu gün de bir çok özel günler gibi ticari bir gayeden öte bir gün değildir. Kadınlara yılda bir gün tahsis edip onları bir günle avutmak bence adil bir davranış değildir.
Türkiye de elleri çalışmaktan nasırlaşan, yetim kalmış çocuklarını hayata hazırlamak için gecesini gündüzüne katan, özürlü çocuğunun okuması için okula kadar sırtında taşıyıp belini kıran kadınlar varken; çocuklarına bir bardak su dahi vermeden büyüten kadınları yılın annesi seçmek kadınlar gününü kutlayıp onlara jest yapmak değildir. Bilakis bu davranış bütün kadınlara haksızlıktır.
Yazıma , Necip Fazıl Kısakürek’in ‘KADIN ‘ adlı şiiri ile kapatmak istiyorum.
Kalıp değil bir fikir…
Elmas sorguçlu fakir;
Açıkta sırrı bakir;
Kadın…
Çölde kaçan bir serap;
Yönü kementli mihrap…
Madeni som ıstırap;
Kadın…
Dipsiz hasrete tuzak;
En yakınken en uzak….
Tadı zehrinde erzak;
Kadın…
Bir işaret, bir misal;
Ayrılık remzi visal…
Allah’a yol bir timsal;
Kadın…